Fidan’ın dış politikadaki “sesi” nasıl olacak?
Seçimlerin ardından açıklanan yeni kabinede Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) lideri Dışişleri Bakanlığı’na atanırken, “sesini” birçok kişinin ilk kez duyduğu Hakan Fidan’ın nasıl olacağı merak ediliyor. Daire devir teslim töreni, bakanlığı süresince Türk dış politikasını şekillendirecek.
Dışişleri Bakanı görevini Kasım 2015’ten bu yana görev yapan Mevlüt Çavuşoğlu’ndan bugün düzenlenen törenle Hakan Fidan devraldı.
MİT Başkanlığı’ndan Türk dış politika başkanlığına atanan ilk kişi olan Fidan, pek çok kişinin ilk kez konuşurken gördüğü bir isim olsa da kamuoyunda çok tanınan bir isim olduğu için pek tanınmaz. geçmiş görevi nedeniyle bakanlar kadar öne çıkıyor.
Bu nedenle dış politikaya yeni bir “ses” getirip getirmeyeceği ve hangi dış politika konularına öncelik verileceği tartışıldı.
İstihbarattan diplomasiye geçiş
Fidan, eğitim ve mesleki geçmişi ve MİT Müsteşarlığı döneminde dış politikada aktif rol oynaması nedeniyle Dışişleri Bakanlığı için yabancı bir isim değildir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurt dışı gezileri ve konukları ile temas halinde olan Fidan, MİT döneminde istihbaratın yanı sıra güvenlik ve dış politika sistemlerinde önemli rol oynadı.
Alman Marshall Fonu Türkiye Müdürü Özgür Ünlühisarcıklı, Fidan’ı değerlendirirken kabineyi bir bütün olarak ele almak gerektiğini belirterek, “Sonuçta bu bir Erdoğan hükümeti ve kim Dışişleri Bakanı olursa, Türkiye’de dış politika yürütür.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği siyasi direktifler doğrultusunda.” .
Fidan’ın dış politika camiasında yeni olmadığını ve Suriye, Irak, Libya gibi bazı önemli alanlarda uzun süredir söz sahibi olduğunu kaydeden Ünlühisarcıklı, profesyonel bir bürokrat olarak bilinen Fidan’ın Batı dünyasında takdir edildiğini belirtiyor. ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de şöyle konuşuyor:
Dolayısıyla, Erdoğan’ın Batı ile bağları onarmak veya Rusya ile Batı ile ilişkilerini daha olumlu bir şekilde dengelemek gibi bir niyeti varsa, Fidan yardımcı olabilir.”
Fidan’ın adı, geçmişteki diğer kabine değişikliklerinde de zaman zaman Çavuşoğlu’nun yerini alabilecek bir isim olarak gündeme gelmişti.
Doç. Fidan’ın akademik ve mesleki mesleğinin dış politika ve güvenlikle dolu olduğunu hatırlatan Enes Bayraklı, MİT’te görev yaptığı süre boyunca üstlendiği rollerle hem teoride hem de pratikte Dışişleri Bakanlığı’ndan uzak olmadığına dikkat çekiyor. .
Bayraklı, “Türk dış politikasının tüm temel meselelerinde kriz dönemlerinde aktif rol almış bir isim” olarak tanımladığı Fidan’ın sadece MİT’te değil, TİKA gibi kuruluşlarda da diplomasi ile yakın ilişki içinde olduğunu hatırlatıyor.
Hangi konulara öncelik verilebilir?
Dünya çalkantılı bir konjonktürden geçerken, Fidan’ın bakanlığı döneminde Türkiye için hangi konuların öncelikli ve zorlayıcı olabileceği de tartışılıyor.
Fidan’ın “Devletimizin her türlü etki alanından bağımsızlığını ve milletimizin iradesinin egemenliğini esas alan milli dış politika vizyonunu ilerletmeye devam edeceğim” cümlesinde “milli dış politika” vurgusu dikkat çekti.
Bayraklı’ya göre bu terimler, dış politikada bir süre önce başlatılan “Türkiye’nin stratejik özerklik” politikasının bundan sonra da devam edeceğini gösteriyor. Bayraklı bu politikasını şöyle açıklıyor:
“Türkiye, Rusya-Ukrayna geriliminde aldığı konumla bunu zaten göstermiştir. Yani Türkiye merkezli ve Türkiye’nin milli çıkarlarını gözeten bir dış politika izlemektir. Bunu yaparken de çözümlere katkıda bulunan bir devlettir. Türkiye’nin mevcut dış politika krizlerinde aktif rol alarak. olma rolünü sürdürmektir.”
Bayraklı, Rusya-Ukrayna ortasında uygulanan istikrar politikasının devamını beklerken, Suriye yönetimiyle önce istihbarat düzeyinde başlayan, sonra netleşen sürecin çok hızlı olmayabileceğini belirtiyor. sahne. Suriye sorununun çok karmaşık ve çok aktörlü bir soruna dönüştüğüne işaret eden Bayraklı, bugünden yarına hızlı bir çözüm beklemenin gerçekçi olmayacağını söylüyor. “Türkiye şu anda orada güçlü bir konuma sahip. Çözümün Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar vermeden çözülmesi gerekiyor.” .
Öte yandan seçimden sonra ABD ile ilişkilerde bazı ilk işaretlerin geldiğini söyleyen Bayraklı, bir başkası için bu hükümetle uyum içinde çalışması gereken ABD ile Fidan döneminde bazı olumlu gelişmeler olabileceğini belirtiyor. 5 yıl.
Bu bağlamda 11-12 Temmuz tarihlerinde yapılacak NATO zirvesi ve İsveç’in NATO’dan tam üyeliğinin bu tepeden önce Ankara tarafından onaylanması yönündeki baskılar önümüzdeki günlerde, yeni dönemin en çok meşgul edecek konuları arasında yer alıyor. Fidan’la başladı. Aynı zamanda ABD ile F-16 savaş uçaklarının satışı da gündemdeki bir diğer değerli bahis.
Diplomasi ve ekonomi birlikte yürür mü?
Erdoğan’ın Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek’i atamasının dış politika boyutu ve Ortodoks siyasete dönüş sinyali dikkat çeken bir diğer konu.
Ünlühisarcıklı’ya göre, yeni kabinenin önceliklerinden birinin ekonominin düzelmesine destek olacağını ve bu politikanın kısa vadede sürdürülebilir olması da değerli.
Bugünden yarına ortodoks para politikalarına dönüşün olmayacağını ve bir geçiş dönemi gerekebileceğini kaydeden Ünlühisarcıklı, Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve Rusya gibi ülkelerden gelecek mali takviyelerin kritik önem taşıyacağını ancak bu takviyelerin yerini yenilerinin alabileceğini belirtiyor. orta vadede piyasa koşullarında finansal piyasalardan temin edilebilecek sermaye.
Ünlühisarcıklı, “Bunun için Batı ülkeleriyle ilişkilerin düzeltilmesi ve ülkeye hukuka dayalı bir istikrar imajının verilmesi gerekiyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu nedenle Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Rusya ile ilişkilerini fazla bozmadan başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerle ilişkilerini düzeltmeye çalışacağını düşünüyorum. Cevdet Yılmaz, Şimşek ve tabii ki Hakan Fidan’ın atamaları bu izlenimi yaratıyor. Ben.”
Hakan Fidan kimdir?
Fidan, kamuoyunun hem iyi bildiği hem de görevi gereği pek bilmediği bir isim.
MİT Başkanlığı internet sitesinde yer alan bilgiye göre, 1968 yılında Ankara’da doğan Fidan, Kara Harp Okulu ve Kara Kuvvetleri Dil Okulu’ndan mezun oldu. Akademik eğitiminin büyük bölümünü Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeyken tamamlayan Fidan, lisans eğitimini Maryland University College’da İşletme ve Siyaset Bilimi, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise Bilkent Üniversitesi’nde uluslararası bağlantılar alanında aldı.
Fidan’ın yüksek lisans tezinin adı ‘İstihbarat ve Dış Politika: İngiliz, Amerikan ve Türk sistemlerinin karşılaştırması’, doktora tezinin adı da ‘Bilgi Çağında Diplomasi: Anlaşmaların Doğrulanmasında Bilişim Teknolojilerinin Kullanımı’dır.
Mecburi hizmetinin ardından Türk Silahlı Kuvvetlerindeki görevinden (1986-2001) istifa eden Fidan, daha sonra Avustralya Büyükelçiliği, Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Siyasi ve Ekonomik Danışmanı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı (dış politika ve uluslararası güvenlikten sorumlu). Başbakanlık Özel Temsilcisi olarak da görev yaptı.
Türkiye’nin en genç MİT müsteşarı
27 Mayıs 2010’da MİT Müsteşarlığına atanan Fidan, o tarihte 42 yaşında olduğu için Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en genç MİT Müsteşarı oldu.
Fidan, 2011’de Oslo’da PKK terör örgütünün bazı yöneticileriyle o dönemde başlatılan inceleme sürecine istinaden görüşme halindeyken, 7 Şubat 2012’de özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından zanlı olarak çağrılmıştı. KCK operasyonu. Bu gelişme, AKP ile Gülen cemaati arasındaki değerli kırılmalardan biri olarak tarihe geçti.
Bu gelişmenin ardından hükümet, İstihbarat Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 26. maddesinde değişiklik yapmış; MİT mensuplarının veya başbakan tarafından atananların özel görev yapma haklarının, görevin ifası sırasında işlendikleri iddia edilen suçlardan dolayı soruşturulması başbakanın iznine tabidir.
Fidan, 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’den milletvekili adayı olma görevinden istifa etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin başbakanı olan Ahmet Davutoğlu döneminde bu gelişmeyi görmediğini açıklamış ve akabinde Fidan adaylığını geri çekerek MİT Başkanlığı’na geri dönmüştür.
Erdoğan o dönem bir dönüş yolculuğunda “MİT sıradan bir kurum değil. Devletin milli istihbarat teşkilatı zayıfsa o devletin ayakta kalması mümkün değil. Onu böyle bir göreve biz getirdik, ben de gelen kişiyim.” Onu kim getirdi. İzin verilmezse, gittiğinde orada kalır ve gitmemesi gerekirdi.” Fidan’ın MİT Müsteşarlığı yıllarında 15 Temmuz darbe girişimi gibi birçok kritik gelişme yaşanırken, 2016 darbe girişiminden sonra yurt dışından Gülen cemaati mensuplarının ülkeye getirilmesi süreci önem kazandı.
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl erişebilirim?